top of page

2.DİNİN KÜLTÜRÜMÜZ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Manevi ögeler, kültürü oluşturan en önemli değerlerdir. Din, kültürü oluşturan manevi ögelerin başında gelir. Din olmaksızın bir kültürün tam ve yetkin olmasından söz edilemez. Dinî boyuttan yoksun kültürler de zaten uzun süre ayakta kalamazlar.
Din, tarihin ilk dönemlerinden bu yana var olan en temel toplumsal olgudur. Tarihte yaşamış bütün toplumların bir dini ya da Tanrı inancı mutlaka olmuştur. Bu nedenle din, insan hayatının bir parçası hâline gelmiş ve kültürel değerleri etkilemiştir. Örneğin ataları- mız Müslüman olduktan sonra birçok devlet kurmuş Anadolu’dan Afkika’ya, Orta Doğu’dan Balkanlara geniş bir coğrafyaya hâkim olmuştur. İslam dini yüzyıllardır kültürümüzün ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir. Milletimizin kimliği, kişiliği üzerinde İslam dininin önemli bir etkisi vardır. Doğal olarak dinimiz; dilimiz, örf ve âdetlerimiz, musikimiz ve mimarimiz üzerinde de etkili olmuştur.
2.1. Dilimizdeki Dinî Motifler
Dil, insanlar arasındaki en önemli iletişim aracıdır. Dili kullanma yeteneği, insanı diğer canlılardan ayıran bir özelliktir. “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır.” şeklindeki yaygın söz de bu gerçeği dile getirir. Dil, bizi hayata bağladığı gibi varlıklarla olan ilişkilerimizi de belirler. Kültürün temel özellikleri dil aracılığıyla taşınır. İnsanlar duygularını, düşüncelerini ve isteklerini dil aracılığıyla ifade ederler. Bu bakımdan dil, kültürün sonraki kuşaklara aktarılmasında önemli bir role sahiptir.

Kültürü oluşturan en önemli unsur olan din, kültürün diğer ögeleriyle birlikte dili de etkilemiştir. İnsanlar nesiller boyunca, inançlarını, manevi değerlerini konuştukları dilde yaşatmış- lardır. Dolayısıyla dilde birçok dinî motife rastlanır. Örneğin İslam dininin kabulünden sonra Türklerin hayatında hızlı bir kültürel değişim yaşanmıştır. Dinimiz hem toplumsal hayata belli bir düzen getirmiş hem de doğrudan dilimiz, konuşmalarımız üzerinde etkili olmuştur. Dilimize, İslam’ın etkisiyle birçok dinî ifade, kelime veya kavram yerleşmiştir. “Allah’a ısmarladık.”, “Allah’a emanet ol.”, “Allah korusun.” “Çalışmak ibadettir.”, “Allah şifa versin.”, “cennet gibi yer”, “melek gibi insan”, “Allah’a şükür”, “Bismillâhirrahmânirrahîm”, “Şükürler olsun.” bunlardandır. Kader, kısmet, dua, şükür, hamt, inşallah, maşallah, elhamdülillah, hayır, şer, takdir, takdir-i ilahî, tevekkül vb. de bu çerçevede sayılabilecek örneklerdendir.
Kur’an’ın Arapça indirilmesi ve İslam kültürüne ait temel eserlerin Arapça veya Farsça yazılması nedeniyle de dilimize pek çok dinî içerikli sözcük girmiştir. Namaz, oruç, zekât, hac, selam, peygamber, melek, ahiret, cennet, cehennem, ezan, kurban, şehit gibi sözcükler bunlardan bazılarıdır. Bizler günlük yaşamımızda konuşurken bu ve benzeri pek çok dinî içerikli kelime kullanırız. Bütün bunlar İslam dininin dilimizi etkilediğini gösterir. Dilimizde birçok dinî motif bulunduğunu ortaya koyar.
2.2. Örf ve Âdetlerimizdeki Dinî Motifler
Bir toplumda öteden beri insanların çoğunun benimsediği, uyduğu yazılı olmayan kural ve alışkanlıklara örf ve âdet denir. Bir milletin hayatında büyük değer taşıyan örf ve âdetler, kültürün en önemli manevi boyutunu oluşturur. Milletimiz İslam dinini benimsedikten sonra çeşitli dinsel unsurlar, örf ve âdetlerimize yansımaya başlamıştır. Öyle ki bazı örf ve âdetlerimiz, sadece dinin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Örneğin erkek çocukların sünnet edilmesi, bebeğe ad koyarken sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunması İslam’ın etkisiyle ortaya çıkan âdetlerdendir

Camilerde bayramlaşma toplumumuzda âdet hâline gelmiştir.
Toplumsal hayatımızda dinin etkilerini yoğun biçimde gördüğümüz uygulamalardan biri de bayramlardır. Dinî bayramlarda dostluk, kardeşlik ve dayanışma duyguları iyice pekişir. Yakınlar, komşular, dost ve tanıdıklar ziyaret edilir. Misafirlere ikramlarda bulunulur. Büyükler mutlaka ziyaret edilir. Küsler barıştırılır. Bayramlarda ölmüş yakınların mezarlarına gidip Kur’an okunur, dualar edilir. Ramazan ayında iftar yemekleri verilir ve camiler mahyalarla süslenir. Kandil geceleri camilerde Kur’an, mevlit ve ilahiler okunur. Gelin olan kızların, çeyizlerine seccade ve Kur’an koymaları da dinimizin etkisiyle ortaya çıkmış bir gelenektir. Ay takvimine göre her yıl muharrem ayının onuncu gününde aşure yapılıp komşulara, dost ve tanıdıklara ikram edilir. Bütün bunlar dinin örf ve âdetlerimizi etkilediğini, örf ve âdetlerimizde birçok dinî motifin bulunduğunu göstermektedir.
İslam dininde anne babaya saygı göstermeye, fakir ve muhtaçlara, komşulara yardım etmeye büyük bir önem verilir. Gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse Sevgili Peygamberimizin hadislerinde bu konuyla ilgili birçok öğüt, ilke ve uyarı yer alır. Örneğin Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde, “Allah’ın rızası, anne babanın rızasındadır. Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.” (1) buyurmuştur. Yüce Rabb’imiz de bu konuyla ilgili bir ayette, “Allah’a ibadet edin... Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanı- nızdaki arkadaşa, yolcuya... iyilik edin.” (2) buyurmuştur. Dinimizin bu gibi öğüt ve uyarıları örf ve âdetlerimizi de büyük oranda etkilemiştir. Bu nedenle anne babaya saygılı olmak, fakirlere, komşulara, zorda kalanlara yardım etmek toplumumuzda uyulması, uygulanması zorunlu birer örf ve âdet hâline gelmiştir. Dinî ilkelerle örf ve âdetler âdeta birbiriyle bütünleşmiştir. Dolayısıyla toplumumuzda bu gibi örf ve âdetlere uymayanlar, kınanmakta, ayıplanmaktadır.
2.3. Musikimizdeki Dinî Motifler
Din, örf ve âdetler yanında musikimiz üzerinde de etkili olmuştur. Musiki; duygu, düşünce ve izlenimlerin kulağa hoş gelen ses dizeleri vasıtasıyla sanatsal bir şekilde anlatılmasıdır. Musiki, Arapça kökenli bir kelime olup dilimizdeki karşılığı da müziktir. Her milletin, her toplumun kendi kültürlerinden kaynaklanan bir musiki anlayışı vardır. Aynı durum bizim için de söz konusudur. Bizim toplumumuzda musiki sanatına büyük bir önem verilir. Şarkılarımız, türkü- lerimiz milletimizin inancını, değerlerini, duygu ve düşüncelerini yansıtan ezgiler içerir. Ayrıca şarkı ve türkülerimizde, kader, talih, cennet, Ali (Hz. Ali), Muhammed (Hz. Muhammed), hesap, mizan, Yaradan, melek vb. birçok dinî içerikli kelime, isim ve kavram da yer alır.
Atalarımız 9 -10. yüzyıllardan itibaren kitleler hâlinde Müslüman olmuşlardır. İçtenlikle benimsedikleri İslam dininin ilkelerinden etkilenmişlerdir. Kısa bir süre içerisinde de İslamiyet hayatımızın her aşamasında olduğu gibi kültürümüzün önemli bir unsuru olan musiki üzerinde de derin izler bırakmıştır. Kültürümüzde doğrudan dinin etkisiyle yeni bir musiki anlayışı doğmuştur. Tasavvuf musikisi denen bu alanda ilahi, kaside, naat, münacat gibi türler bulunur. Bunlardan ilahiler Yüce Allah’ı ve peygamberleri övmek amacıyla yazılıp bestelenmiştir. Kasideler ise saygı duyulan insanları övmek için beyitler şeklinde yazılmış şiirlerdir. Kasideler de tıpkı ilahiler gibi çeşitli makamlarda okunur. Bu türde, insan sesi ağırlıklı olarak kullanılır.
Musikimizdeki dinî motifleri gösteren en belirgin örneklerden biri hiç şüphesiz ki mevlittir. Mevlit, Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) doğumunu ve hayatını övgü dolu bir anlatımla dile getirir. Ülkemizdeki mevlit törenlerinde okunan Vesiletü’n-Necat adlı eser Süleyman Çelebi tarafından yazılmıştır. Kandil gecelerinde, ölen aile bireylerini anmak için mevlit okutmak ülkemizde âdet hâline gelmiştir. Mevlit de farklı makamlarda, genellikle güzel sesli din görevlileri tarafından okunur.
Ezan ise namaz vaktinin geldiğini belirtmek için yapılan bir çağrıdır. Genellikle saba, uşşak, hicaz ve segâh makamlarında okunur. Bütün bunlar musikimizde birçok dinî motif olduğunu göstermektedir.
2.4. Mimarimizdeki Dinî Motifler
İslam dininin mimarimiz üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bu nedenle mimarimizde birçok dinsel motif göze çarpar. Örneğin camiler, medreseler, türbeler, külliyeler, çeşmeler, darüşşifalar bunlardan bazılarıdır.
Camiler İslam mimarisinin en önemli eserleridir. Atalarımız, topluca namaz kılmak için cami yapımına önem vermişlerdir. Konya’da Alaeddin Camii, Bursa’da Ulu Cami, İstanbul’da Fatih, Süleymaniye, Şehzade ve Sultan Ahmet camileri ile Edirne’deki Selimiye Camii ilk akla gelen tarihî camilerimizdendir. Camilerin içleri de çeşitli dinî motiflerle süslenmiştir. Örneğin çoğu caminin duvarlarında Allah, Hz. Muhammed ve ilk dört halifenin adının yazılı olduğu süslemeler yer alır. Ayrıca camilerin iç duvarlarında kelime-i tevhit, kelime-i şehadet ve Bismillâhirrahmânirrahîm vb. dinî ifadeler de güzel hat örnekleriyle yazılmaktadır. Bunlar camilere ayrı bir estetik ve güzellik kazandırmaktadır.

Sultan Ahmet Camisi/ İSTANBUL
Atalarımız hayatını kaybeden önemli kişiler anısına, mezarlarının da içinde bulunduğu yapılar yapmışlardır. Bu yapılara türbe adı verilir. Örneğin Bursa’daki Yeşil Türbe ve Orhan Gazi Türbesi, İstanbul’daki Fatih Türbesi dinimizin etkisiyle yapılmış önemli mimari eserlerimizdendir.
İslam dini bilime çok önem vermektedir. İslam’da ilk eğitim ve öğretim kurumları medreselerdir. Bu kurumlarda uzun yıllar boyunca pek çok değerli din ve bilim adamı yetişmiştir. Bu nedenle milletimiz, İslam dinini kabul ettikten sonra medrese yapımına önem vermiştir. Çünkü medreselerde çeşitli bilim dallarında eğitim ve öğretim verilmiştir. Konya’daki Karatay Medresesi, Tokat’taki Gök Medrese, Sivas’taki İnce Minareli Medrese, Niksar’daki Yağıbasan Medresesi, Kayseri’deki Hunat (Huant) Hatun Medresesi meşhur medreselerimizdendir. Bunların dışında Anadolu ve Balkanlarda da atalarımız tarafından birçok medrese yapılmıştır.
Külliyeler de Türk - İslam mimarisinin önemli yapılarındandır. Külliye; cami, medrese, kütüphane, aşevi, hastane vb.nin bir arada bulunduğu yapılar topluluğuna verilen addır. İstanbul’daki Süleymaniye Külliyesi, Osmanlılardan kalan önemli mimari eserlerimizdendir.
Atalarımız dinimizin öğütlerine uyarak Allah rızası için halka su dağıtmak ve insanların içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla bir- çok çeşme yaptırmışlardır. Örneğin İstanbul’daki III. Ahmet Çeşmesi, İstinye Çeşmesi bunlardandır.

3.Ahmet Çeşmesi,İstanbul
İslam dininde toplumsal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem verilir. Atalarımız da bu amaçla birçok vakıf kurmuşlardır. Böylece toplumdaki yoksullara ve kimsesizlere çeşitli yardımlarda bulunmuşlardır. Hastaların tedavisi için darüşşifalar yapmışlardır. Örneğin Kayseri’deki Gevher Nesibe Darüşşifası bu alanda önemli bir mimari yapıdır. Bunun yanında atalarımız yoksulların yiyecek ihtiyacını karşılamak için aşevleri, yaşlıların ve kimsesizlerin barınması için de darülacezeler yapmışlardır. Bütün bu yapılar, mimarimizdeki dinî motiflerdendir.

bottom of page